Bu “sivil paşa” havaları iyi olmadı
Normal demokrasilerde ayağını denk almayan birileri çıktığında bu ayakları yeniden bir hizaya sokma görevi yürütmenin değildir. O görev yargıya düşer

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e çok kızdı.
Kızmasının nedeni mezuniyet töreninde subay yeminine öncülük ettikleri için ordudan atılan altı teğmen ile ilgili disiplin soruşturması sırasında yaşananları eleştirmesi.
Bu normal bir şey. İktidar sahipleri, muhalefete kızabilirler. Zaten “fikir başka başka olmasa, koyun kurt ile gezerdi.”
Ancak Cumhurbaşkanı’nın bu kızgınlığını ifade ediş biçimi kabul edilebilir değil. Evet, biz de biliyoruz yalandan bir demokraside yaşadığımızı ama bu kadarı da tuhaf.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özel’e şöyle seslendi:
“Başkomutan olarak sana sesleniyorum; ayaklarını denk al, denk almazsan denk getirmesini biz biliriz!”
Bu cümlenin neresini düz tutabilirsiniz, bilemiyorum.
Bizim yarım yamalak demokrasimiz için bile bu çok aşırı.
Cümlede “başkomutan” var, “ayaklarını denk al” diye sert bir uyarı var, “denk getirmesini biz biliriz” diye tehdit var.
Tabii Cumhurbaşkanı’nın çok sevdiği bir şeyi yapıp şunu söylemek de mümkün: Siyasete meraklıysan, başkomutanlık görevini bırak, siyasete gir!
TÜSİAD Genel Başkanı ve YİK Başkanı’nın sözlerine kızdığında da kendisi böyle konuşmuştu çünkü.
Başkomutanlık makamı, Anayasa gereği cumhurbaşkanının devletin başı olmasından kaynaklanıyor; sembolik bir sıfat yani.
Ama belli ki Cumhurbaşkanı ayaklarına çizmeyi çekip, yalın kılıç düşman ordularına dalmaya hazır.
Gençliğinde içinde kalmış bir askerlik tutkusundan mı kaynaklanıyor diye merak etmedim de değil.
“Her Türk asker doğar” ya, kim bilir belki de orduya zamanında intisap edememiş olması boğazına takılmış bir ukde.
Önerim bu baş komutanlık konusunu o kadar ciddiye almaması.
Orduda onca kurmay varken savaş planlarını filan kendisi yapmayı düşünmüyor umarım.
Baş komutanlığı da ekonomistliği gibi çıkarsa yandı gülüm keten helva!
Hem sivilleşiyoruz, sivil Anayasa yapacağız diye ortalık yerde konuşurken işin içine “başkomutanım ben” lafını sokuşturmak, iyi olmadı.
Ayağında çizme, elinde kılıçla sivil olunmuyor maalesef.
Zaten bunlar olmasa da üniforma yerine takım elbise giymiş olmak, bir emir komuta zinciri içinde askerlik görevinde olmamak sivil olmak anlamına da gelmiyor.
“Sivilleşebilmek” demek her şeyden önce hesap verebilir olmak demek.
Eğer “gerçek siviller”, idareden hesap soramıyorlarsa, o rejimin sivil bir rejim olduğunu söyleyemeyiz ki Türkiye’deki durum da tam olarak bu.
“Ayağını denk almazsan biz denk getirmesini biliriz” tehdidi ise bu sivilleşememe durumunu daha açıktan vurguluyor.
Normal demokrasilerde ayağını denk almayan birileri çıktığında bu ayakları yeniden bir hizaya sokma görevi yürütmenin değildir. O görev yargıya düşer.
Bu cümle Türkiye’deki somut durumun net bir tanımını da vermiş oldu: Yargı, artık yürütmeye bağlı bir organ!
Öte yandan ordunun üst düzey komutanlarına “Özel’e dava açın” talimatı vermek de hoş olmamış.
Koca bir orduyu yöneten komutanların kendi iradeleri yok mu ki Özel’e dava açmaları talimatı veriliyor?
Şimdi onlar da mecburen bu talimata uyacaklar ve yine talimatla Ekrem İmamoğlu’na dava açan eski YSK üyelerine benzeyecekler.
Oldu mu şimdi?
Mehmet Y Yilmaz