gittigidiyor

Hutbeler "Diyanet"

zarali58

Aktif Üye
Katılım
16 Kas 2011
Mesajlar
1,195
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Konum
sivas
İL : GENEL
TARİH :
10.02.2017
attachment.php

MÜMİNCE YAKARIŞIN ADI: DUA


Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Şu fâni dünyada bizleri huzura erdiren; zorluklar
karşısında direncimizi artıran; ümitlerimizi ve istikbale
dair ideallerimizi diri tutan büyük bir nimet vardır. Bu
nimetin adı “dua” dır. Dua, Yüce Rabbimizin bizlere
bahşettiği bir rahmet ve bereket kapısıdır. Dua, Allah’a
iman ve teslimiyetimizin, kulluk bilincimizin bir
ifadesidir. Bizleri bir an olsun terk etmeyen, yalnız
bırakmayan bir Rabbimiz olduğu şuurunun tezahürüdür.
Hamd ve şükür ile Allah’ın yüceliği karşısında
acizliğimizin itirafıdır dua.


Aziz Müminler!
Dua, varoluşun keşfidir. Bizler dua ederken neye
muhtaç olduğumuzu, sınırlarımızı, maddi ve manevi
imkânlarımızı fark ederiz. Haddimizin ve takatimizin,
yaratılış gayemizin, sorumluluklarımızın farkında
olduğumuzu dile getiririz. Kendimizi biliriz, Rabbimizi
biliriz. قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَب ي لَوْلََ دُعَاؤُكُمْ yani “Resûlüm! De ki:

Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?”1
âyetinde belirtildiği gibi Rabbimizin katında duamızla
daima değer buluruz.


Kardeşlerim!
Dua, kulluğumuzun Allah’a arzıdır. Dualarımızla
Allah’ın emrine ve kararına razı olduğumuzu dile getiririz.
Esasen bütün ibadetlerimiz, O’nun rızasını
murat ederek yakarmaktır. Biliriz ki; bütün ibadetlere
ruh ve anlam katan duadır. İbadet, yani kul olma bilinci,
duayla tamamlanır. Bu yüzdendir ki; Peygamberimiz
(sas), ال دُعَاءُ مُ خُ الْعِبَادَةِ yani “Dua, ibadetin özüdür.” 2
buyurmuştur.


Kıymetli Kardeşlerim!
Dua, hem bir davettir, hem de davete icabettir.
Rabbimiz, ا دْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ … “Bana dua edin ki,
duanıza icabet edeyim.”3 buyurarak bizleri duaya davet
etmektedir. اُج۪يبُ دَعْوَةَ ال دَاعِ اِذَا دَعَانِ “Bana dua ettiğinde duaedenin dileğine karşılık veririm.”4 âyetiyle de duamıza
icabet edeceğini müjdelemektedir. Yeter ki bizler, bu
bilinç içerisinde Rabbimize dua edelim. O’nun rızasını,
yardımını, bereketini, affını isteyelim.


Kardeşlerim!
Dua, tembel, sorumsuz, şuursuz, cesaretsiz bir
insanın boynunu büküp de yalvarmasının adı değildir.
Bilakis dua, azmin, gayretin, halis niyetin adıdır.
Dua, sadece dil ile ifade edilen kalıp cümlelerden ibaret
değildir. Tefekkür, aklın duasıdır. Aşk ve merhamet,
kalbin duasıdır. İstiğfar ise sadece dilin duasıdır. Akıl ve
kalp duaya durmadan dilin duası fayda etmez. Nitekim
Peygamberimiz (sas), şöyle buyurmuştur: “Allah’a,
kabul edileceğine gerçekten inanarak dua ediniz.
Biliniz ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir
kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”5


Aziz Müminler!
Dua, kardeşlerimizle buluşmaktır. Kardeşlik
bilincimizi, ümmet sevgimizi pekiştirmektir. Dua
ederken bencil davranamayız. Sadece kendimizi
düşünemeyiz. Gıyabında yaptığımız duanın makbul
olacağı bilinciyle dünyanın dört bir yanında bulunan
kardeşlerimiz için de dua ederiz. Zira Peygamberimiz
(sas), umreye gitmek için izin isteyen Hz. Ömer’e
şöyle buyurmuştur: “Kardeşim! Duana bizi de ortak
et, bizi unutma.” 6


Kardeşlerim!
Dua, yüce değerlere talip olmaktır.
Peygamberimizin bizlere öğrettiği dualarda sadece
maddi ihtiyaçları istemek yoktur. Bilakis O’nun
dualarında ahlak ve erdemi, insanı yücelten faziletleri
istemek vardır. O’nun duaları, toplumda sevgi, saygı,
muhabbet, merhamet, adalet ve huzurun teminine
yöneliktir. O’nun duaları alçaklıktan, zillet içerisinde ve
başkasına muhtaç olarak yaşamaktan; ahlaksızlıktan
korunma isteğidir.


Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, bizleri duanın bereketinden ve
gücünden mahrum bırakmasın. Bizleri duaları kabul
olunan bahtiyarlardan kılsın. Geliniz! Bu mübarek Cuma
vaktinde Resul-i Ekrem Efendimizin öğrettiği duaları da
vesile kılarak Rabbimize şöyle niyazda bulunalım:
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül
zenginliği istiyoruz.”7
“Allah’ım, bozgunculuktan, nifaktan ve kötü
ahlâktan sana sığınıyoruz.”8
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden,
ürpermeyen kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve
kabul edilmeyen duadan sana iltica ediyoruz.”9
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de
iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru”10
Ya Rabbi! İslam ümmetini yeniden aziz eyle!
Milletimizin ve memleketimizin bekası ve huzuru için
canlarını feda eden şehitlerimize merhametinle muamele
eyle! Yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil lütfeyle!
Bizleri şehitlerimizin uğrunda canlarını verdiği yüce
değerlerimizi yaşayan ve yaşatanlardan eyle!




1 Furkân, 25/77.
2 Tirmizî, Deavât, 1.
3 Mü’min, 40/60.
4 Bakara, 2/186.
5 Tirmizî, Deavât, 65.
6 İbn Mâce, Menâsik, 5.
7 Müslim, Zikir, 72.
8 Nesai, İstiaze, 21.
9 Müslim, Zikir, 73.
10 Bakara, 2/201; Buhârî, Deavât, 55.


Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 

zarali58

Aktif Üye
Katılım
16 Kas 2011
Mesajlar
1,195
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Konum
sivas
İL : GENEL
TARİH :
17.02.2017[FONT=&quot]
attachment.php

[FONT=&quot]ASR SURESİ’NİN ÖĞRETTİĞİ HAKİKATLER


Aziz Müminler!
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kısa ama anlamı oldukça derin bir sure vardır. Bu sure, insanı ebedî hüsrandan kurtarıp bitmez tükenmez nimetlere ulaştıracak yolları özlü bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bu sure, Asr Suresi’dir.1 Asr Suresi, bizlere hayat veren beş hakikati öğretmektedir. Geliniz bugünkü hutbemizde bu beş hakikate hep birlikte kulak verelim.


Aziz Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği birinci hakikat, zaman bilincidir. İnsan, zamanla sınırlı bir varlıktır. Yüce Rabbimiz, surenin hemen başında
اِ نَّ اَّ الِْ ا نسَا ن لَّ ف۪ي خَُّ ا س رٍَّۙ . وا ال ع ا صرٍَِّۙ “Asra yemin olsun ki, insan gerçekten ziyandadır.” buyurmuştur. Zamanı insana şahit tutmuştur. Zira insana verilmiş en büyük nimetlerden biridir zaman. Dünyamızı güzelliklerle tezyin ederek ahiretimizi kazanmamız için bizlere emanet edilen en kıymetli hazinedir zaman. Bu emaneti hoyratça tüketmek, şuursuz ve sorumsuzca beyhude bir ömür geçirmek mümine asla yakışmaz. Bu, insan için en büyük hüsrandır.


Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği ikinci hakikat, iman nimetinin önemidir. Yüce Rabbimiz, اِ لَّْ اَّل ذ۪ي ن اَّٰ منُوا
buyurarak ziyanda olmaktan, hüsrana uğramaktan kurtulmanın ilk şartının iman etmek olduğunu haber vermiştir. Zira imansız geçen bir hayat, zararın en büyüğüdür. İman ise kalbin hayır ve güzelliklere, hak ve hakikate yelken açmasıdır. Kelime-i şehadeti, kelime-i tevhidi gönülden söyleyen bir mümin, küfre karşı imanın; batıla karşı hakkın; zillete karşı izzetin; zulme karşı adaletin yolunda yürüyeceğine dair kendisine ve Rabbine söz vermiştir. Kötülüklerin değil, iyiliklerin yanında olacağını kabul etmiştir.


Kıymetli Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği üçüncü hakikat, salih amel bilincidir. Rabbimiz, و عمِلُوا اَّل صالِ حاتَِّ
buyurarak bizi ebedi hüsrandan, imanımızla birlikte salih amellerimizin kurtaracağını bildirmiştir. Salih amel, imanın davranışlara yansımasıdır, eyleme dönüşmesidir. İmanın hayat bulmasıdır.
Bizi Rabbimizin rızasına ulaştıracak her bir söz ve eylem, salih ameldir. Nasıl ki ihlasla yoğrulmuş olan namazımız, orucumuz, zekâtımız, haccımız birer salih amelse her türlü imkânımızı insanlığın hizmetine sunmak da salih ameldir. Mazlumlara, mağdurlara, kimsesizlere, yetimlere el uzatmak salih ameldir. Göremeyenin gözü, işitemeyenin kulağı, tutamayanın eli, yürüyemeyenin ayağı olmak salih ameldir. Huzurumuza, kardeşliğimize, değerlerimize sahip çıkmak salih ameldir. Kötülüğe engel olma ve iyiliği hâkim kılma gayreti salih ameldir. Hadis-i şerifte geçtiği üzere insanlara eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmak salih ameldir. 2 Kısaca salih amel, uygun amel demektir. Bu uygunluk, amelin Allah’ın rızasına, insanın fıtratına ve toplumun maslahatına uygun olmasıdır.


Aziz Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin öğrettiği ve bizi ebedi hüsrandan kurtaracak dördüncü hakikat, وت واصَ ا وا بَِّا ا ل ح قَّ
yani her daim hakkın yanında yer almaktır. Birbirimizi hak ve hakikate yönlendirmektir. Hem kendimizi hem de kardeşlerimizi batıl, yalan, hile, fitne ve fesadın karanlıklarından korumaktır. Rabbimizle, çevremizle, kâinatla ilişkilerimizde ne pahasına olursa olsun doğruluk ve istikametten ayrılmamaktır.


Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin öğrettiği beşinci hakikat ise,
وت واصَ ا وا بَِّال ص ا برَِّ yani hak yolda sabrı kuşanmaktır. Birbirimize sabrı tavsiye etmektir. Ancak unutulmamalıdır ki sabır, batıla katlanmak değildir. Bilakis sabır, hak ve hakikat yolunda sebat etmektir.


Kardeşlerim!
Hutbemizi İstiklal Şairimiz Merhum Akif’in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum:
Hani ashâb-ı kirâm, ayrılalım derlerken; Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden? Çünkü meknûn o büyük sûrede esrârı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh. Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık. Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.


1 Asr, 103/1-3.
2 Müslim, İman, 58.


Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü[/FONT]
[/FONT]​
 

zarali58

Aktif Üye
Katılım
16 Kas 2011
Mesajlar
1,195
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Konum
sivas
İL : GENEL
TARİH :
24.02.2017[FONT=&quot]
attachment.php

[FONT=&quot]ALLAH’A SIĞINMANIN EN GÜZEL İFADESİ: MUAVVİZETEYN SURESİ


Aziz Müminler!
Hutbemin başında okuduğum Felak ve Nâs Surelerinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”1
“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine, yani mutlak sahip ve hâkimine, insanların İlâhına sığınırım.”2


Kardeşlerim!
Bir insan için dünyadaki en büyük tehlike varoluş gayesini unutmaktır. İstikametten ayrılmaktır. Bir insan için en büyük kayıp, kendini kaybetmektir. Heva ve heveslerin esiri olmaktır. Bir insan için en büyük mahrumiyet, Allah’ın engin rahmetine sığınmaktan kendini mahrum bırakmaktır.
Yüce Rabbimiz, bizleri bu tehlikelerden koruyacak, zarar ve hüsrana uğramaktan kurtaracak hayat yüklü Kerim bir Kitap indirmiştir. Kendisine en güzel şekilde kul olmamızın yollarını göstermiştir. Özellikle Yüce Kitabımızda bizlere hediye ettiği Felak ve Nâs isimli iki muhteşem surede kendisine sığınarak yaşamayı öğretmiştir. Bu yüzdendir ki Peygamberimiz (s.a.s), istiazenin yani Allah’a sığınmanın en güzel ifadesi olarak nitelediği bu iki sureyi çokça okumamızı tavsiye etmiştir.3
Kıymetli Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri, tevhid inancımızın, Allah’a teslimiyetimizin özlü bir ifadesidir. O’nun rızası ve himayesini talep ederek yaşama kararlılığımızın göstergesidir. Felâk ve Nâs’ı okuyarak, her türlü şer ve kötülükten, karanlıklar içerisinde yolumuzu kaybetmekten Rabbimize sığınırız. Haset ve öfkenin, kin ve nefretin, batıl ve hurafenin, vesvesenin esiri olmaktan O’na iltica ederiz. Art niyetlilerin, kem gözlülerin, kalbi kararmış, vicdanı taşlaşmışların şerri karşısında O’ndan yardım isteriz. Fitne ve fesat tohumları ekenlere; duygu ve düşünceleri ifsat ve istismar edenlere karşı O’nun nusret ve inayetini talep ederiz. Biliriz ki kendimizi güvende hissedeceğimiz yegâne sığınağımız Rabbimizdir.


Kardeşlerim!
Felak ve Nâs sureleri bizlere her daim mümince bir duruşu, şuurlu bir hayatı öğütlemektedir. Zira bizlere düşen sadece darlıkta, zorlukta, çaresizlikte, hüzünlü ve kederli anlarımızda değil; varlıkta ve bollukta, neşe ve sevinçte, en güçlü anımızda da Allah’a sığınmaktır. O’nun kudretini tefekkür etmek, zihnin istiazesidir. O’nun merhametini, af ve mağfiretini gönülden talep etmek, kalbin istiazesidir. O’nun yüceliğini içimizden geldiği şekliyle kelimelere dökmek ise dilin istiazesidir. Şu kadar var ki; zihnin, kalbin ve dilin bu istiazesine, yani Allah’a sığınmasına bütün bir beden iştirak etmelidir. Zira bizi Rabbimiz nezdinde asıl değerli kılan, salih amellerimizdir.


Kardeşlerim!
Felak ve Nâs Sureleri inancımızı, duygularımızı, çaresizliğimizi istismar etmek isteyenler karşısında bizlere ferasetli ve basiretli olmayı öğretmektedir. Hiçbir fâniye değil, sadece Allah’a kul olmayı öğretmektedir. Zira herkes bizi terk etse de bizi terk etmeyen Rabbimizden başka kimimiz vardır? Hiç kimse bizi görmese de bizi gören, hiç kimse bizi duymasa da bizi duyan, daima güvenip dayanabileceğimiz O değil midir? Rabbimiz, kendisine samimiyetle açılan elleri, gönülden yakarışları hiç karşılıksız bırakır mı? Affına, merhametine sığınanları, rahmet kapısını çalanları hiç mahrum ve mağdur eder mi? Yeter ki, gönüller samimiyetle sadece O’na yönelsin. Diller, içtenlikle O’nu yüceltip O’na yalvarsın. Eller, yürekten O’na açılıp sadece O’ndan istesin.


Kıymetli Kardeşlerim!
Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği istiaze dualarıyla bitirmek istiyorum:
“Her türlü kem nazardan, şerden ve şer sahiplerinden Allah’ın tam kelimelerine, O’nun sonsuz iradesi ve hükmüne sığınırız.”4
“Allah’ım! Kulağımızın şerrinden, gözümüzün şerrinden, dilimizin şerrinden, kalbimizin şerrinden, heva ve heveslerimizin şerrinden sana sığınırız.”5
“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, kabir azabından sana sığınırız.”6


1 Felâk, 113/1-5
2 Nass, 114/1-6.
3 Nesâî, İstiâze, 1; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 25.
4 Buhârî, Ehâdîsü’l-enbiyâ, 10.
5 TirmizÎ, Deavât, 74.
6 Müslim, Zikir, 73.


[FONT=&quot]Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü[/FONT]
[/FONT][/FONT]
 

zarali58

Aktif Üye
Katılım
16 Kas 2011
Mesajlar
1,195
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Konum
sivas
İL : GENEL
TARİH :12.01.2018

attachment.php

HAKKIN YANINDA, BÂTILIN KARŞISINDA YER ALABİLMEK

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s a s), yaklaşık on yıl önce hicret ederek ayrılmak zorunda kaldığı Mekke’yi ordusuyla birlikte fethetmişti. Allah’ın Resûlü, doğup büyüdüğü ve hasretini çektiği bu mübarek beldeye bir müddet özlemle baktı. Ardından coşku ve heyecanla Beytullah’a yöneldi. Tavaftan sonra Kâbe’nin içine girdi ve
attachment.php
“Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur.[FONT=&quot][1][/FONT] âyetini okuyarak Kâbe’yi ve çevresini putlardan temizledi.[FONT=&quot][2]
[/FONT]
Aziz Müminler!
Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri de “el-Hak” tır. Rabbimiz, hakkın, hakikatin, adaletin kaynağı ve yegâne sahibidir. O, Âdem (a s)’dan Efendimiz Muhammed Mustafa (s a s)’e kadar yüce peygamberleri aracılığıyla insanları hakkı tanımaya davet etmiştir. İnsanlık tarihinin hak-bâtıl mücadelesi Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil ile başlamıştır. Hâbil, teslimiyet ve samimiyetiyle hakkın yanında yer almış, Kâbil ise hırsı ve kıskançlığıyla, bâtılın tarafını seçmiştir. Kıyamete kadar Hâbil, iyilerin ve iyiliğin öncüsü; Kâbil ise işlediği cinayetle kötülerin ve kötülüklerin sembolü olarak anılmaya devam edilecektir.

Kıymetli Kardeşlerim!
Hak, tevhit inancıdır. Allah’a iman ve teslimiyettir. Yalnızca O’na kul olmaktır. Bâtıl ise, Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmek ve O’na şirk koşmaktır. O’ndan başkasına kulluk etmektir. Hevâ ve hevesin esaretine girmektir. Allah’ın sayısız nimetlerine kör ve sağır kesilmektir.
Hak, Din-i Mübin-i İslam’ın hayat veren ilkeleri ve insanı insan yapan, dünyayı yaşanılır kılan güzellikleridir. Bâtıl ise Yüce dinimizle bağdaşmayan inanış ve anlayışlardır. İslam’a savaş açan uygulamalardır. İnsanın onur ve haysiyetini zedeleyen kötülüklerdir.
Hak, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt eden hidayet rehberimiz Kur’an-ı Kerim’dir. Peygamber Efendimiz (s a s)’in eşsiz örnekliğidir. Bâtıl ise Yüce Kitabımızı ve peygamberimizin sünnet-i seniyyesini gönüllerden, zihinlerden silmeye yönelik hareketlerdir.
Hakkın yolu, peygamberlerin, şehitlerin, sadakat ehli, iyi müminlerin yoludur. Bu yolun sonunda ebedi nimetler yurdu olan cennet vardır. Bâtılın yolu ise inkârcıların, gazaba uğrayanların, doğruluktan sapanların, kötülerin yoludur. Bu yolun sonu, azap ve hüsran diyarı olan cehennemdir.

Kardeşlerim!
Hakkın yolunu tutanlar, mazlumun, mağdurun ümidi olurken; bâtılda birleşenler, çoğunlukla zulmün ve zalimin sesi olurlar. Hakka gönül verenler, yüce değerler uğruna mücadele ederken; bâtıla dalanlar, çıkar ve menfaati üstün tutarlar. Hak sevdalıları, yeryüzünü imar edip yaşanılır hale getirmeye çalışırken; bâtılın hizmetkârları, fitne, fesat, yalan, iftira ve bozgunculuk peşinde koşarlar. Hakka tâbi olanlar, dünyada barış, huzur ve adaleti temin için çabalarken; bâtıl taraftarları, kan ve gözyaşı akıtmaya; şehirleri harabeye çevirmeye; zihinleri ve gönülleri tahrip etmeye çalışırlar.

Kardeşlerim!
İstiklâl Şairimizin hak sevdalısı bir gönlü tarif eden şu dizeleri ne kadar da anlamlıdır:
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Öyleyse kardeşlerim! Şartlar ne olursa olsun hakkın yanında, bâtılın karşısında yer almaya, hakikatin tercümanı olmaya devam edelim. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmekten vazgeçmeyelim. Unutmayalım ki, hakkın hizmetinde olduğumuz sürece Allah’ın rahmeti ve yardımı da bizimle olacaktır. Hakkı tutup kaldırdığımız müddetçe bâtıl bize asla zarar veremeyecektir.
Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadisiyle bitirmek istiyorum:
“Allah’ım! Hamd, sana mahsustur. Sen, yerin ve göğün nurusun. Sen, bütün varlıkların yegâne sahibi ve Rabbisin. Sen Hak’sın. Va’din de sözün de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler haktır. Kıyametin kopması haktır.
Allah’ım! Geçmiş ve gelecek, gizli ve açık bütün günahlarımı bağışla! Benim ilâhım Sensin. Senden başka ilâh yoktur.”[FONT=&quot][3][/FONT]

[FONT=&quot][1][/FONT] İsrâ,17/81.
[FONT=&quot][2][/FONT] Buhârî, Mezâlim, 32; Müslim, Cihâd ve Siyer, 87.
[FONT=&quot][3][/FONT] Buhârî, Tevhîd, 35.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 

Bilgi / İnfo

satcafesi.net kar amacı gütmeyen bilgi & paylaşım üzerine kurulu ücretsiz bir forum sitesidir,Üyeler her türlü bilgiyi,dosya,video,resim,vs. önceden onay olmadan paylaşabilmektedir,bunedenle oluşacak herhangi bir illegal paylaşımdan satcafesi sorumluluk almamaktadır,T.CK.na aykırı paylaşım görüldüğünde iletişim kısmından bizlere bildirmenizi rica ederiz.

Yasal Haklar

Foruma gönderilen mesajlardan öncelikle mesaj sahipleri sorumludurlar. Forum yöneticileri başkalarının mesaj veya konularından sorumlu tutulamazlar. Ancak yasal nedenlere bağlı herhangi bir şikayet durumunda, yetkililer bilgilendirildiği takdirde ilgili düzenleme yapılacaktır.
Üst