gittigidiyor

Oruç Tutmak - Oruç Tutarken Dikkat Edilecek Hususlar

metamorfoz

Aktif Üye
Katılım
6 Mar 2013
Mesajlar
21
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
ÖDEMİŞ
Oruç Tutmak - Oruç Tutarken Dikkat Edilecek Hususlar


Orucun, şekil bakımından dikkat edilmesi gereken pek çok yönü vardır. Bu yüzden, mümin kişi orucu dinin temel rükünlerinden biri olarak kabul edip benimsedikten sonra, geriye sadece bir husus kalır: Orucu Rasulullah sv.'in yaptığı şekilde yerine getirmek için elden gelen çabayı harcamak.

Oruç tutmak, gerek Allah'ın kitabı ve gerekse Hz. Peygamber sv.'in hadisleri ile şartlarını taşıyan herkese farz olan bir ibadettir. Namaz, hac ve zekat gibi uyulması gereken kuralları vardır. Bu nedenle, diğer ibadetler yerine getirilirken istenen şartlara nasıl riayet ediliyorsa, oruçta da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.

Mesela namaz kılan bir insan tekbir almak, rükû ve secdeye gitmek zorundadır. Bunlar kişinin kendi tercihine bırakılmış değildir. Her fert namazı Hz. Peygamber sv.'in öğrettiği şekilde, ondan geldiği şekilde kılmak durumundadır. Namazı kendi anlayışına göre yeni bir kalıba sokarak içine bir şeyler katamaz veya içinden bir şey çıkaramaz. Bu nedenle ibadetlerin ruhsal boyutu kadar şekil boyutu da çok önemlidir.

Nitekim imsak vaktinden akşama dek devam eden uzun süreli bir ibadet olan oruç da, şekil açısından dikkat edilmesi gereken pek çok yönü olan bir ibadettir. Bu nedenle, mümin kişi orucu dinin temel rükünlerinden biri olarak kabul edip benimsedikten sonra, geriye sadece bir husus kalmaktadır: Söz konusu ibadeti Rasulullah sv.'in yaptığı şekilde yerine getirmek için elden gelen çabayı harcamak.

O'nun ölçüsü

Bu açıdan baktığımızda, oruç ibadetini yerine getiren Hz. Peygamber sv.'in orucu nasıl tuttuğunu, nelere dikkat ettiğini, nelerden kaçındığını öğrenmek ve öğrendiklerimizi mümkün olduğunca hayatımızda uygulamak durumundayız. Bu yapılmadığı takdirde, oruç ibadetinin en önemli yönlerinden birisinin eksik kalacağı aşikârdır. Kaldı ki, biz bu ibadeti ahiret sermayemiz olması yanında, dünyadaki yaşantımızın Allah ve Rasulü'nün istediği ölçütlerde şekillenmesi için yerine getirmekteyiz.

Orucun gereklerine imkanlar dahilinde uymak durumundayız. İslâm hukukçuları her bir uygulamanın dinde nasıl bir yerde konumlandığını belirlemek için bunları farz, vacip veya sünnet şeklinde kategorize etmişlerdir. Bu ayrıştırma pek çok açıdan gerekli ve faydalıdır.Ancak unutmayalım ki, Sahabiler Hz. Peygamber sv.'in din adına ortaya koyduklarını yerine getirirken sadece O'nun bir şeyi yapıp yapmadığına, yaptıysa nasıl yaptığına bakıyorlardı. Bu nedenle, ibadetleri yerine getirirken Hz. Peygamber sv.'in nasıl yaptığını öğrenmeye son derece dikkat ederler ve öğrendiklerini tatbik ederlerdi. Onlar Rasulullah'ı takip ederken tek şeye dikkatle odaklanırdı: Rasulullah nasıl yapıyordu? Bunun farz veya sünnet olması onlar için önemli değildi.

Bizler de gündelik ibadetlerimizi yerine getirirken kendimizi sadece kuralları yerine getirmeye kilitlememeliyiz. İbadetler içinde yer alan erkânın farz, vacip veya sünnet olmasını aşabilmeliyiz. Önemli olan Hz. Peygamber sv.'in onu nasıl ifa ettiğidir. Bunu yakalamaya çalışmalıyız.

İdrak etmiş olduğumuz ramazan orucunu gereği gibi tutmuş olmak için de, bahsettiğimiz bu temel noktaya dikkat etmek zorundayız. Yoksa oruç, sadece aç kalmak suretiyle ifa edilmiş bir ibadet olarak kalabilir. Oysa Allah Tealâ'nın istediği bu değildir. Bizler burada, oruç ibadetini yerine getirirken dikkat edilmesi gereken hususlar bağlamında birkaç önemli noktaya değinmek istiyoruz:

İftarda acele hayırdır

• Hz. Peygamber sv.'in ramazanda önem verdikleri hususlardan birisi, vakit girince iftarı her şeyin önüne almasıydı. Nitekim bu hususta; "İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetçe hayır üzere olmakta devam ederler" (Buharî, Savm, 45), "Müminin kendisiyle neşelendiği iki sevinci vardır: Birisi iftar vaktindeki oruç bozma sevinci, diğeri rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir" (Buharî, Savm, 9) buyurmuşlardır.

Bu nedenle, iftar vakti gelince akşam namazını oruç açtıktan sonraya ertelemek güzeldir. Zira iftar etmek orucun son halkasıdır ve bu halkayı vakti gelince yerine iliştirmek gerekir. İftar vakti girdiği halde oruç açılmadan namaza geçilmesi ve iftarın ertelenmesi durumunda ise oruç ibadetinin bitiş vakti ötelenmiş olur. Nitekim Hz. Peygamber sv. taze hurma, onu bulmazlarsa kuru hurma, onu da bulamazlarsa su ile iftar eder, namazı sonrasında kılardı.

Bu nedenle, Son Peygamber sv.'in oruç ibadetinin bitiş zamanına dikkat etmesi, titizlik göstermemiz gereken bir husustur.

Onun hurma ile iftara önem vermesi o bölgede yetişen ürün olması nedeniyledir. Bununla birlikte başka coğrafyalarda yaşayan insanların Kutlu Elçi'nin hurmayla iftar açmasını örnek alarak aynı şeyi yapması bile sevap alınacak bir eylem olarak değerlendirilebilir. Zira mümin, orucunu Hz. Peygamber sv. gibi sonlandırmaya önem vermekte, onu kendisine model alma çabasına girmektedir. Bu yüzden, onun Hz. Peygamber sv.'e uyma gayretini Allah'ın ödüllendireceği ümit edilir.

Oruç duayla güzel

• Ramazanın güzelliklerinden birisi de, orucu akşamleyin sağlık ve afiyet içerisinde tamamladıktan sonra, önüne konulan nimetlere elini uzatmadan önce dua etmektir.

Zira, insanın gün boyu açlık çektikten sonra Allah'ın kendisine ikram ettiği nimetler nedeniyle Yaradanına şükretmesi, sair zamanlarda açlıkla imtihan etmediği için hamdetmesi, maddi imkanı yerinde olmayan insanların karşılaştıkları sıkıntıları hatırlaması güzel olur.

Hz. Peygamber sv. iftar ederken şöyle dua ederdi: "Allahım! Orucumu senin için tuttum. Senin rızkınla iftar ediyorum. Bizden orucumuzu kabul buyur. Şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin." (Taberânî, Sağîr, II/51)
Rasulullah sv. Efendimizin orucunu Allah rızası için tuttuğunu dile getirmesi, bizlerin de oruç başta olmak üzere tüm ibadetlerimizi ne için yapmamız gerektiği hususunda önemli bir işarettir.

Hz. Peygamber sv. orucunu açtıktan sonra bir şükür ifadesi olarak şunu da söylerdi: "Susuzluk bitti. Damarlar ıslandı (İçimiz suya kandı). İnşallah sevap kesinleşti." (Ebu Davud, Savm, 22)

Bu nedenle müminin, iftarla eriştiği mutluluğu, Rabbin bir ibadetini yerine getirmenin verdiği sevinci çeşitli ifadelerle dile getirmesi güzeldir. Hoş sözlerle Allah'a münacat etmek ve onu hatırlamak orucu taçlandırmaktır. Çekilen açlık sonrasında yaratanı hiç hatırlamadan sadece karnı doyurmaya yönelmek hoş bir davranış değildir. Bir ibadet yerine getirilmiştir, ama taçlandırılmamıştır.

Namaz ibadetinin sonrasında nasıl ellerimizi açarak ibadeti yerine getirmiş olmamızın şükrünü ifa edip Rabbin katına niyaza duruyorsak oruçta da aynı şeyi yapmamız güzel olur. Zaten orucu bizlere öğreten Kutlu Önderimiz sv. şöyle buyurmaktadır:

"Üç kimsenin duası geri çevrilmez: Adil devlet başkanının duası, iftar esnasında oruçlunun duası, mazlumun duası. Allah Tealâ bu duaları semaya yükseltir, gökyüzünün kapılarını açar ve 'İzzet ve celalime ant olsun ki, bir süre sonra da olsa, sana yardım edeceğim' diye yemin eder." (Beyhakî, III/345; Tayâlisî, 252)

Zamana ve birlikteliğe özen

• Hz. Peygamber sv. sahura mutlaka kalkardı, Sahabilerinden de kalkmalarını isterdi. "Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" (Buharî, Savm, 20), "Şüphesiz Allah ve melekleri sahur yemeği yiyenlere salât ederler" (Müsned, III/12, 44), "Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca; öğle üzeri uykusuyla (kaylûle) ile de teheccüd namazına kuvvet kazanın" (İbn Mâce, Sıyâm, 22) buyurması bundandı.

Sahurda yenilen yemeğin, iftara kadar geçecek süreçte insanın temel gıda ihtiyacını karşılayacağı düşünülecek olursa, Hz. Peygamber sv.'in buyruğunun ne kadar yerinde olduğu anlaşılır.

• İftara misafir davet etmek veya davete icabet etmek Rasulullah sv.'in bir uygulaması olmakla birlikte, O sahurda da evine misafir davet ederdi. Örneğin Irbâd b. Sâriye r.a. "Rasulullah beni ramazanda sahur yemeğine davet etti ve 'Mübarek sahur yemeğine buyurun' dedi" (Ebu Davud, Savm, 16) diyerek davete katıldığını belirtir.

Bu nedenle, güvenlik açısından bir endişe taşınmıyorsa dostları sahura çağırmak veya onların sahur yemeğine katılmak güzel olur. Bu tatlı çaba, aradaki dostluğun iyice pekiştirilmesine katkı sağlar, insanın cömertlik duygularını güçlendirir, bunun yanında zor olan bir şeyi başarmış olmanın hazzını tattırır.

• Hz. Peygamber s.v. sahuru mümkün olduğunca imsak vaktine yakın yapar, sahuru yedikten kısa bir süre sonra sabah namazına kalkardı. Nitekim Zeyd b. Sâbit r.a. "Biz Rasulullah ile beraber sahur yedik, sonra namaza kalktık." (Buharî, Savm, 19) demiştir. Enes b. Malik r.a. da Zeyd r.a.'a "Allah'ın Elçisi ile birlikte yaptıkları sahur ile sabah namazı arasında ne kadar vakit vardı?" diye sormuş, o da "Elli ayet okuyacak kadarlık bir süre." cevabını vermiştir. (Buharî, Savm, 19)

Buradan da sahurun imsak vaktine yakın bir zamanda yapıldığı, sabah vaktinin başlangıcına kadar uzatılmadığı anlaşılmaktadır. Böyle yapılarak bir koşturmaca içinde olunmuyordu. Hayatının tüm dilimleri intizam içinde olan Allah'ın Elçisi'nin sahur yemeğinin de aynı şekilde olduğu görülmektedir.

Bununla birlikte, ihtiyat olsun diyerek sahur yemeği ile sabah namazı arasında bir boşluk bıraktıkları da düşünülebilir. Dolayısıyla her iki hususu göz önünde bulundurduklarını, sahur yemeğini teenni ile sabah vaktinden kısa bir müddet önce bitirmenin güzel olduğunu söyleyebiliriz.

Aslolan ahlâkı güzelleştirmek

• Oruç, kapsadığı zaman dilimi itibarıyla uzun süreli ibadetlerden birisidir. Namaz kılarken insanın kendisini dünyevî düşüncelerden ve meşgalelerden uzak tutması, benliğini tamamıyla ibadete vermesi beklendiği gibi, oruç için de aynı durum söz konusudur. Bu yüzden kuldan, orucunu tutarken haram işlememeye her zamankinden daha fazla titizlik ve hassasiyet göstermesi beklenir.

Zira oruç, insanı silkeleyip kendine getirdiği, hayra yönelttiği, haramlardan kaçındırdığı, Allah'a daha çok yaklaştırdığı zaman gerçek anlamda işlevini görmüş demektir. Bu nedenle oruç, ahlâkın güzelleştirilmesi ve kötü alışkanlıkların terk edilmesi için çok iyi bir fırsat ve araçtır. Allah Rasulü sv. şöyle buyurmaktadır:

"Allah, 'Ademoğlunun işlediği her hayırlı iş, kendisi içindir, fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf benim içindir, onun mükafatını ben veririm.' buyurmuştur. Oruç bir kalkandır. Herhangi birinizin oruç tuttuğu zaman artık o kimse kötü söz ve iş içine girmesin, düşmanlık -veya bağırma- da yapmasın. Eğer bir kimse ona hakaret eder veya onunla kavga etmek isterse, derhal 'Ben oruçlu bir kimseyim.' desin. Muhammed'in canı kudretinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoş ve daha temizdir…" (Buharî, Savm, 9)

Hz. Peygamber sv. başka hadislerinde de oruçlu kimsenin ahlâkını daha iyi hale getirmek için yoğun bir çaba içerisinde olmasını istemiş ve şöyle buyurmuştur: "Kim yalanı ve onunla iş yapmayı bırakmazsa, (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur." (Buharî, Savm, 8).

"Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuzluk çekme ve açlıktan başka kazancı yoktur. Nice gece kalkıp nafile ibadet yapanlar vardır ki, bu kalkmasından ötürü uykusuzluktan başka kazancı yoktur." (Münzirî, Terğîb, II/144)

Tüm bunların yanında, insanın ramazanı nafile ibadetlerle bezemesi çok güzel olur. Nitekim Allah'ın Elçisi sv. ramazanda daha fazla Kur'an okur, bunun yanında daha fazla infakta bulunurdu. Hem kendisine daha fazla yönelmiş hem de ihtiyaç sahiplerinin dertleriyle daha çok ilgilenmiş olurdu.

Bu nedenle, ramazan ayında gerek namaz ve gerekse diğer nafile ibadetlere yoğunlaşanlar kulluk bilinçlerini kuvvetlendirmektedirler. İhtiyaç sahiplerinin yardımına koşanlar da Hz. Peygamber sv.'in bir sünnetini ihya etmektedirler. Aldıkları ecir ile güçsüzlerin duası yanında çok önemli bir geleneği de canlı tutmaktadırlar.

Enbiya Yıldırım - Semerkand dergisi

alıntı
 
Son düzenleme:

Bilgi / İnfo

satcafesi.net kar amacı gütmeyen bilgi & paylaşım üzerine kurulu ücretsiz bir forum sitesidir,Üyeler her türlü bilgiyi,dosya,video,resim,vs. önceden onay olmadan paylaşabilmektedir,bunedenle oluşacak herhangi bir illegal paylaşımdan satcafesi sorumluluk almamaktadır,T.CK.na aykırı paylaşım görüldüğünde iletişim kısmından bizlere bildirmenizi rica ederiz.

Yasal Haklar

Foruma gönderilen mesajlardan öncelikle mesaj sahipleri sorumludurlar. Forum yöneticileri başkalarının mesaj veya konularından sorumlu tutulamazlar. Ancak yasal nedenlere bağlı herhangi bir şikayet durumunda, yetkililer bilgilendirildiği takdirde ilgili düzenleme yapılacaktır.
Üst