gittigidiyor

*** Osmanlı Devleti'nde Önemli Kişiler ***

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
MOLLA FENARİ

197912_10150110431162414_123990987413_6859886_7532578_s.jpg


Ilk Türk seyhülislami olan Molla Fenarinin asil adi Semseddin Mehmed'dir. 1350 yilinda Maveraünnehir'de dogmus, 1430 yilinda Bursa'da ölmüstür. Devrinin en ünlü bilginlerinden idi. Dini bilgiler yaninda matematik ve astronomide de derin bilgi sahibi olan bir müderris (profesör) tir. Yildirim, Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerinde, bu hükümdarlardan ve halktan büyük saygi görerek yasadi.
Molla Fenari'nin Enmûzecü'l-Ulûm (Bilimler Örnegi) adli eseri, yüz kadar bilim dalinda ansiklopedik bilgiler verir. "Ayrica Husûlü'l-Bedâi Usûlü-Serait (Seriat usulünde yenilikler meydana getirme) ve Feraiz-i Saraciye Serhi adli eserleri vardir.

Sultan II. Murad 1424 yilinda ona "Müfti'l Enamlik" görevini verdi ve böylece seyhülislamlik makami kurulmus oldu. O devirde seyhülislam sadrazamdan sonra gelen en yüksek devlet memuru idi ve adalet, egitim, diyanet islerini yürütürdü.

Molla Fenarî, mahkemede Yildirim Bayezid'in sahitligini kabul etmeyerek, adalet önünde hükümdarla herhangi bir vatandasin esit haklara sahip oldugu ilkesini getirmistir.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
ABDÜLMECİD EFENDİ

images


Son Halife Abdülmecid Efendi 1868 yilinda Istanbul'da dogdu. Sultan Abdülaziz'in ve Hayrandil Kadinin oglu Abdülmecid Efendi, Sultan Abdülhamid döneminde sarayda kapali ve kontrol altinda yasadigi için güçlü bir ögrenim göremedi. Ancak resime merakliydi ve oldukça basarili tablolari vardi. Mesrutiyet döneminde bunlar sergilenirdi. Mehmet Vahidettin 1918'de tahta geçince, Abdülmecid veliaht ilan edildi. 1 Kasim 1922'de saltanat kaldirilinca da Abdülmecid, 18 Kasim 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce Halife seçildi. Bu görev, Cumhuriyet'in ilkeleriyle bagdasamayacagindan, TBMM 3 Mart 1924'te Halifeligin de kaldirilmasina ve Osmanli hanedaninin Türkiye sinirlari disina çikarilmasina karar verdi. 1944 yilinda Pariste ölen Abdülmecid Efendi'nin kemikleri 1954'te Medine'ye nakledilerek Haremi Serif'e gömüldü.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
ABDURRAHMAN GAZİ

images


Osmanli Devleti'nin kurulusunda büyük hizmetleri geçen mücâhid kumandan; Ertugrul Gâzi'nin silâh arkadasi ve Aydos kalesi fâtihi. Dogum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1329 (H.730) târihinde vefat etti. Kabr-i serifinin, Eskisehir yakininda kendi adiyla anilan köyde oldugu rivayet edilmektedir.

Abdurrahmân Gazi, cihâd hizmetini yâni Allah ü teâlânin dîninin yayilmasi ve O'nun kullarina duyurulmasi vazifesini, Osman Gazi ve oglu Orhan Gazi devirlerinde de devam ettirdi. Târihe altin harflerle geçen bir çok kalenin fethine ve meydan muharebelerine istirak etti. Osman ve oglu Orhan gazilerin gözü yerindeki kumandanlarindan ve silâh arkadaslarindan idi. Osman Gazi vefatindan önce, Abdurrahmân Gazi ve diger mücâhid silâh arkadaslarini oglu Orhan Gâzi'nin hizmetine verdi. Çavdar tatarinin Karacahisar pazarini basmasi üzerine Lefke'ye (Osmaneli) yaptigi gazadan dönen Osman Gazi, oglu Orhan'a; "Ogul! Her ne kadar bu tatarlari yemin verdirip gönderdi isek de, bunlar söz tutmaz bir topluluktur. Bu defa var sen gaza et! Hak teâlânin zafer vermesi ümîd olunur" diyerek onu cihâda gönderdi. Yanindaki mücâhid kumandanlarindan Akça Koca, Konur Alb, Abdurrahmân Gazi ve Köse Mihâil'e hitaben de; "Gaziler, silâh arkadaslarim! Göreyim sizi. Din yolunda nasil davranirsiniz?" buyurdu. Abdurrahmân ve diger mücâhid gaziler, sonradan üç kit'a ve yedi iklimde hükmeden Osmanli Devleti'nin temelini attilar. Akça Koca, Samsa Çavus ve Konur Alb; Akyazi, iznik ve izmit ile mesgul olurken; Abdurrahmân Gazi de, istanbul tarafindaki hisarlara akinlar yaparak Bizanslilari saskina çevirdi, Istanbul'dan mücâhidlere gelecek saldirilari önledi. Zîrâ Bizans tekfuru, seçme askerlerini gazilere karsi gönderiyordu. Abdurrahmân Gazi, bu seçme Bizans kuvvetlerini, düzenledigi akinlarla zayi edip (kirip), geri çekilmelerini sagladi. Gaziler geceleri uyumazlar, gündüzleri at sirtindan inmezlerdi. Buralari müslüman topraklari yapmak azmiyle, kanlarini, canlarini feda edip hayirla yâd edilmek için çalistilar.

Iznik'e yakin bulunan Kara Tekin'e yerlesen Samsa Çavus, zaman zaman Iznik'e akinlar ve baskinlar yaparak kale çevresinde sik sik görünmekte idi. iznik tekfuru bu baskinlardan yakinarak Bizans imparatorundan yardim istedi, Istanbul'dan toplanan Bizans kuvvetleri gemilerle Yalakova (Yalova)'ya çikarildi. Bunu haber alan Abdurrahmân Gazi, bunlara baskin yaparak çogunu kiliçtan geçirdi. Sag kalanlar da bin bir zorlukla gemilere binip Istanbul'a döndüler.

Abdurrahmân Gazi, Bursa fethedilinceye kadar, Bizans sinirinda uç beyi olarak hizmet gördü ve Akça Koca ile istisâreli olarak gaza ve fetihlerini sürdürdü.

Orhan Gâzi'nin silâh arkadaslari kuzeyde Karadeniz, güneyde Izmit körfezi ve batida Istanbul Bogazi ile hudûdlanmis olan yarim adaya girmekte gecikmediler. Akçakoca, Konur Alb ve Abdurrahmân Gâzi'nin akinlari durmadan devam etti. Nihayet bogaziçi sahillerine kadar ulastilar. Konur Alb, Akyazi ile Sakarya' nin iki tarafindaki kaleleri Rumlarin elinden aldi. Akçakoca da; Ermenipazari, Ayan Gölü (Sapanca Gölü), Kandira kalelerini ve daha sonra da kuvvetlerini birlestirip Samandra'yi fethettiler. Samandra'nin fethinden sonra, 1326 (H.726) senesinde o mintikaya, fâtihinin adina izafeten Kocaeli denildi. Sakarya'nin kuzey-dogusundaki havaliye de Konur Alb'in ismine izafeten Konrapa denildi.

Aydos kalesi, Aydos daginin dogu tarafinda insâ edilmis bir kale olup, Konur Alb ile Abdurrahmân Gazi tarafindan fethedilmistir.

Abdurrahmân Gâzi'nin ismi söylendikte akla, Aydos kalesi; Aydos kalesi denince de Abdurrahmân Gazi gelir. Bu kale feth edilirken vuku bulan kale kumandaninin kizi ile Abdurrahmân Gâzi'nin macerasi gerek Rum ve gerekse Türklerin hafizalarinda silinmez izler birakmistir.

Abdurrahmân Gazi, Izmit'in fethinde de büyük hizmetlerde bulundu. Samandra tekfurunun fidyesi bahanesiyle Izmit'e gitti. Kaleyi inceleyen ve çevreyi taniyan Abdurrahmân Gazi, geldiginde Izmit'in nasil alinabilecegini Orhan Gâzi'ye bildirince, Pâdisâh da onu orduya rehber ve öncü tâyin etti.

Mücâhidlerin tedbir, gayret ve îmânlari neticesinde küfrün en büyük kalelerinden Izmit de fethedilmis, çan sesi yerine burçlarda ezân-i Muhammedi okunmaya baslanmis oldu. ömrü, muharebe meydanlarinda, islâmiyet'e hizmetle geçen Abdurrahmân Gazi, 1329 yilinda vefat etti.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
AKÇAKOCA

images


Osman Gazi'nin silah arkadaslarindan olan Akçakoca'nin, babasi Abdülmelik bin Abdülfettah'dir. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçuklulari döneminde uç bölgelere yerlestirilmis bir Türkmen boyuna mensuptur. Akçakoca'nin da Asiret beyi oldugu ve Ertugrul Gazi'ye bagli bulundugu sanilmaktadir. Osman Gazi tarafindan, Orhan Gazi'nin emrinde Konuralp, Abdurrahman Gazi ve Köse Mihal gibi meshur beylerle Sakarya ve Izmit yöresine akinlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazi kaleleri ele geçiren Akçakoca, Sapanca gölünün bati tarafindaki bir hisari kendine karargah yapmis ve Izmit yöresine akinlar düzenlemistir.

1326 yilinda Kandira ve civarini zaptetti. Ayrica Konuralp ve Abdurrahman Gazi ile birlikte Kartal civarindaki Aydos'u, ardindan da Samandira hisarini fethetti. Samandira bölgesi kendisine mülk olarak verildi.

Birkaç yil daha Izmit-Üsküdar arasindaki yerlere akinlarda bulunan Akçakoca, Izmit'in fethinden önce, 1328 yilinda Kandira yakinlarindaki bir tepede öldü ve buraya gömüldü. Ölümünden sonra, adamlari Karamürsel'in etrafinda toplandi. Uç beyligi yaptigi bölge ise önemi dolayisiyla Sehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) verildi.

Fetihlerde bulundugu Izmit ve çevresine, sonradan Koca-ili denildi. Ayrica bugün Bolu iline bagli Akçakoca ilçesi de onun adini tasir. Haci Ilyas adinda bir oglu vardir. Torunu Fazlullah da önce kadi, sonra vezir olarak Osmanli Devleti'nde önemli görevlerde bulundu.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
AKŞAMSEDDİN

images


Istanbul'un manevî fâtihi ve büyük velî, ismi Muhammed bin Hamza olup, lakabi Akseyh'dir. Evliyanin büyüklerinden Sihâbüddin Sühreverdi'nin neslinden olup, nesebi hazret-i Ebû Bekr-i Siddîk"a ulasir. Haci Bayram-i Velinin, ona; "Beyaz (ak) bir insan olan Zeyd'den, insan cinsinin karanliklarini söküp atmakta güçlük çekmedim" demesi sebebiyle, Aksemseddîn lakabi verilmistir. Riyazet sebebiyle benzinin solmasi, sacinin-sakalinin agarmasi ve ak elbiseler giymesinden dolayi Aksemseddîn denildigi de rivayet edilmistir. 1390 senesinde Sam'da dogdu.

Aksemseddîn, küçük yasta Kurân-i kerîmi ezberledi. Yedi yasinda babasi ile Anadolu'ya gelip, Amasya'nin Kavak nahiyesine yerlesti. Velî ve büyük bir âlim olan babasi vefat edince, tahsîline devam ederek genç yasta zamanin naklî ve aklî ilimlerini tahsil etti.

Zeki ve kabiliyetli bir zât olan Aksemseddîn, akranlarindan daha üstün derecelere kavustu, Ilim tahsîlini tamamladiktan sonra, Osmancik'da müderris oldu. Günün belli saatlerinde ders veriyor, diger zamanlarinda nefsinin terbiyesi ile mesgul oluyor ve takva üzere bulunuyordu. Yüksek ahlâk sahibi idi. Bulundugu yerde hâllerini bilenler ona, zamanin büyük velîsi Haci Bayram-i Velî hazretlerine gitmesini tavsiye ettiler. Ankara'ya giderek Haci Bayram-i Velî ile görüstü ise de talebesi olamadi. 1436 senesinde meshur velî Seyh Zeynüddîn'e talebe olmak için Haleb'e giderken, yolculukta gördügü rüya üzerine Haci Bayram-i Velinin yanina gitmek üzere geri döndü. Ankara'ya varinca, tarlada bulunan Haci Bayram-i Veli nin yanina gitti ise de iltifat görmedi. Haci Bayram-i Velî, bir süre sonra talebeleriyle yemek yemege basladi. Aksemseddîn, yemek sirasinda, köpeklerin önüne konan yemekten yiyince, Haci Bayram-i Velî onun bu tevâzuuna dayanamayarak; "Köse! Kalbimize girdin, gel yanima" diyerek iltifatta bulundu. Aksemseddîn buna çok sevinerek, kendini onun irfan meclisine verdi. Tasavvuf yolunun bütün inceliklerini ögrendi ve Haci Bayram-i Veliden icazet (diploma) aldi.

Aksemseddîn, ayni zamanda tib ilminde de kendini yetistirdi. Bilhassa bulasici hastaliklar üzerinde çalisti. Bu konuda yaptigi arastirmalar sonunda; "Hastaliklarin insanlarda birer birer ortaya çiktigini sanmak yanlistir. Hastaliklar, insandan insana bulasmak suretiyle geçer. Bu bulasma, gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canli tohumlar vâsitasi ile olur"' kanâatine vardi. Ayni zamanda hekim olan Aksemseddîn, bundan bes yüz sene önce mikrobun tarifini yapmis, her türlü hastaligi, gözle görülemeyecek kadar küçük canlilarin yaptigini, Pasteur'ün, teknik âletler sayesinde, Aksemseddîn'den dört asir sonra varabildigi neticeyi dünyâda ilk defa haber vermistir. Aksemseddîn, ayni zamanda ilk kanser arastirmacilarindandir. O devirde Seratan denilen bu hastalikla çok ugrasmis ve sadrâzam Çandarli Halîl Pasa'nin oglu kazasker Süleyman Çelebi'yi tedâvî etmistir. Ayrica hangi hastaliklarin, hangi otlardan hazirlanan ilâçlarla tedâvî edilecegini çok iyi bilirdi.

Aksemseddîn, bir çok talebe yetistirmistir. Bunlar arasinda zahirî ve bâtini ilimleri bilen yedi oglu da vardi. Ogullari; Muhammed Sa'dullah, Muhammed Fazlullah, Muhammed Nûrullah, Muhammed Emrullah, Muhammed Nasrullah, Muhammed Mîr'ul-Hudâ ve Muhammed Hamîdullah'dir. Halîfeleri ise; Muhammed Fazlullah, Harizat-üs-Sâmî Misirlioglu, Abdurrahîm Karahisârî, Muslihuddîn Iskilîbî ve Ibrahim Tennûridir.

Osmanli sultâni ikinci Murâd Han, Haci Bayram-i Velîyi son derece sever ve Edirne'ye geldiginde sik sik sohbetlerinde bulunurdu. Ona bir gün Istanbul'un fethi hakkinda soru sorunca, Bayram-i Velî; "Allahü teâlâ ömrünüzü ve devletinizi ziyâde etsin. Yalniz, Istanbul'un alindigini ne sen ne de ben görebilecegiz" dedi. Sonra, bir kösede oynayan Sehzade Mehmed (Fâtih) ile hizmet için kapi esiginde bekleyen Aksemseddîn'i göstererek; "Ama su çocukla, bizim köse görürler" buyurdu. Sultan Mehmed Han, muhtesem ordusu ile Istanbul'u fethe çiktiginda, Aksemseddîn, Akbiyik Sultan, Molla Fenârî, Molla Gürânî, Seyh Sinan gibi meshur âlim ve velîler, talebeleriyle birlikte orduya katilmislardi. Orduya ayri bir sevk ve azim veriyorlardi. Aksemseddîn, fetih sirasinda Sultân'a gerekli tavsiyelerde bulunarak yeni müjdeler veriyordu. Sultân'in istegi üzerine ve Allahü teâlânin izni ile fethin ne gün olacagini bildiren Aksemseddîn, Sultan sehre girerken yaninda yer aldi. Fetih ordusu Istanbul'a girdikten sonra, Islâmiyet'in harb ile ilgili hukukunun gözetilmesini genç pâdisâha tekrar hatirlatti ve buna göre hareket edilmesini bildirdi. Sultân'in, Eshâb-i kiramdan Eyyûb-i Ensârî'nin kabrinin bulundugu yeri sormasi üzerine, Aksemseddîn; "Su karsi yakadaki tepenin eteginde bir nur görüyorum. Orada olmalidir" cevâbini verdi. Ertesi gün orasi kazildi ve kabri ortaya çikti.

Aksemseddîn, Istanbul'un fethinden sonra Göynük'e yerlesti ve vefatina kadar orada kaldi. Göynük'e yerlestikten sonra, bir taraftan âhiret hazirligi yapiyor, diger taraftan da küçük oglu Hamîdullah'in ilim ve terbiyesi ile mesgul oluyordu. "Bu küçük oglum, yetim, zelil kalir; yoksa, bu zahmeti çok dünyâdan göçerdim" derdi. Bir gün hanimi dedi ki: "Göçerdim dersin yine göçmezsin." Bunun üzerine; "Göçeyim" deyip mescide girdi. Akrabasini ve evlâdini topladi, vasiyyetini yapti, helâllasip veda eyledi. Yâsîn-i serîfi okumaya basladi. Sünnet üzere yatip, temiz ruhunu teslim etti (1460). Göynük'teki târihî Süleyman Pasa Câmii'nin bahçesine defn edildi. Daha sonra ogullarinin kabri ile beraber bir türbe içine alindi.

Aksemseddîn'in yazdig eserler sunlardir: 1- Risâlet-ün-nûriyye: Arabça olan eser, tasavvufa ve tasavvuf ehline dil uzatanlara cevap mahiyetindedir. Kardesi Haci Ali tarafindan Türkçe'ye çevrilmistir. Bu eserde tasavvuf ehlinin, sûfîlerin hâllerini açik bir dil ile anlatip, onlari suçlayici sözlere ayri ayri cevap mahiyetinde gayet güzel izahlarda bulunmustur. 2- Def'ü metâin, 3- Risâle-i Zikrullah, 4- Risâle-i Serh-i Ahvâl-i Haci Bayram-i Velî, 5- Makâmât-i Evliya, 6- Maddetül-hayât, 7- Nasîhatnâme-i Aksemseddîn.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
ALEMGİR ŞAH

images


Timur soyundan Hindistan' da hüküm süren ve Babür Sah tarafindan kurulmus olan büyük Türk-Mogol Imparatorlugu Hükümdarlarindandir. Asil adi Evrenkzip' tir. Babasi Sahicihan annesi de Mümtaz Mahal lakabiyla meshur Ercüment Banudur. Sahicihan' in bu degerli zevcesi için yaptirdigi Tacmahal adli muhtesem türbe Agra sehrindeki Türk Medeniyetinin degerli bir eseridir.

Alemgir Sah Padisah olmadan önce valiliklerde bulunmustu. 1658' de tahta çikmis ve ölümüne kadar yaklasik elli seneye yakin saltanatta bulunmustur. Gölkende, Bicabur, Degen vilayetlerini alarak Adil Sah ve Kutup Sah devletlerini ortadan kaldirmistir. Bilgili bir hükümdar olan Alemgir Sah, ilmi alimleri korumustur. Onun ölümünden sonra Hindistan Türk- Mogol Imparatorlugu zayiflamaya baslamistir.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Ebussuud Efendi

2711.jpg

şeyhülislam

30 Aralık 1491 tarihinde Çorum'un İskilip ilçesinde doğdu. 'Hoca Çelebi' olarak da bilinir. Tam adı Mehmed Ebussuud El- İmadi'dir. Mutasavvıf Muhyiddin Mehmed'in oğlu, anne tarafından da Ali Kuşçu'nun torunudur. Önce babasından, sonra Müeyyedzade Abdurrahman Efendi ile Karamanlı Seyyid Süleyman'dan ders aldı. 1516'da İnegöl İshak Paşa Medresesi'ne müderris olarak atandı. 1520'de bu görevinden alındı. Kısa süre sonra Davud Paşa, 1522'de Mahmud Paşa, 1525'te Gebze, ertesi yıl Bursa ve 1528'de de İstanbul Fatih sahn-ı seman medreselerinin müderrisliklerine getirildi. 1533'te önce Bursa, sonra İstanbul kadısı oldu. 1537'de Rumeli kazaskerliğine yükseldi. 1545'te şeyhülislamlığa getirildi ve hayatı boyunca bu görevde kaldı. Osmanlı şeyhülislamları arasında daha çok verdiği fetvalarla tanınır. Özellikle batıniliği benimseyen mutasavvıflara karşı koydu. Şiirler de yazdı. 23 Ağustos 1574 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

ESERLERİ:

Ebussuud Efendi'nin Türkçe, Farsça ve Arapça 20'den fazla eseri vardır.

* Bunların en ünlüsü İrşadü'l-Akli's-Selim ila Mezaya'l-Kurani'l-Azîm (1858-59, 2 cilt) adlı Arapça Kuran tefsiridir. Boğaziçi Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

* Şeyhülislam Ebusuud Efendi Fetvaları
(Enderun Yayınları, İstanbul 1972, Yayına Hazırlayan Ertuğrul Düzdağ)
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
ALİ RIZA PAŞA

images


Osmanli Sadrazami. 1886 yilinda Harbiye'yi bitirdi. 1898'de Erkâni Harbiyei Umumiye Dairesi baskanligi, Üsküp ve Manastir valiligi ve komutanligi yapti. 1908'de Harbiye Nazirligina ve Âyân Meclisi üyeligine getirildi. Hüseyin Hilmi Pasanin sadaretinde Harbiye Naziri, Balkan Savasi'nda Garp Ordusu Baskomutani oldu. VI. Mehmet tarafindan Sadrazamliga getirildi (2 Ekim 1919). Anadolu'da gelisen Kuva-yi Milliye'cilerle anlasmanin kaçinilmaz oldugunu görerek , Heyeti Temsiliye ile iliski kurdu ve Salih Pasayi, Mustafa Kemal ile görüsmek için, Amasya'ya göndererek anlasma yollarini aradi. Kuracagi kabinede Heyeti Temsiliye'nin isteklerini dikkate alacagina söz verdi. Fakat Kuva-yi Milliye'nin yönetim gücünü eline geçirmeye ve Heyeti Temsiliye'yi kaldirma çabalarina giristi. Müttefik Devletlerin baskisi karsisinda istifa etmek zorunda kaldi (1920). Son Osmanli kabinesinde Nafia ve Dahiliye Naziriydi (1922).
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
ARAPZADE MEHMET ARİF EFENDİ

184582_10150090913232414_123990987413_6679543_2077168_n.jpg


Osmanli Seyhülislamlarindan olan Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1740 yilinda dogdu. Medrese tahsilini tamamladiktan sonra, kisa zamanda mahreç ve bilad-i erbaa derecelerini geçen Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1785'te Yenisehr-i Fener kadiligina atandi. Bir süre sonra Mekke kadisi, 1789'da ise Istanbul kadisi oldu. 1795'te Anadolu, 1800'de Rumeli kazaskerligine tayin edildi.

Sultan Üçüncü Selim'in tahtan indirilip yerine Sultan Dördüncü Mustafa'nin padisah olmasindan sonra, seyhülislamlik makaminda da degisiklik yapildi. Serifzade Mehmed Ataullah Efendi'nin yerine seyhülislamliga getirildi. Yirmibes günlük seyhülislamlik dönemi buhranli geçti. Ne Sultan III. Selim'i tahta çikarmaya çalisan Alemdar Mustafa Pasa'ya, ne de Sultan IV. Murad'a yaranamayan Arapzade Mehmed Arif Efendi, Sultan Ikinci Mahmud'un tahta çikmasindan sonra, bu görevden azledildi. 14 Mayis 1826'da Istanbul'da ölen Arif Efendi, Çarsikapi'daki Sinan Pasa Medresesi haziresine defnedildi.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Baltacı Mehmed Paşa - (21.12.1711)

images


Osmancık'ta doğdu. Genç yaşta ilim merakı ile Trablus, Tunus ve Cezayir'e kadar gitti. Daha sonra İstanbul'a döndü ve akrabalarından Hacı Sefer Ağa vasıtası ile saraya girdi. Burada önce baltacı oldu. Güzel sesli olduğundan musikiye heveslendi ve müezzin olup "Mehmed Halife" namını kazandı. Katipliğe heveslenen Baltacı Mehmed Paşa, yazıcılığa ve 1703 Aralık ayında mirahurluğa tayin edildi. 1704 yılının Kasım ayında kaptan-ı derya, 21 Aralık 1704'te de sadrazam oldu. 3 Mayıs 1706'ta azledilip Sakız'a sürüldü. Daha sonra Erzurum valiliğine ve Sakız muhafızlığına getirildi. 1709 yılının Ocak ayında Halep valiliğine atanan Baltacı Mehmed Paşa, 18 Ağustos 1710'da tekrar sadrazam oldu. Serdar-ı Ekrem olarak Rus seferine çıktı. Prut Savaşı sırasında, Deli Petro'nun etrafını sarmışken, Çariçe Birinci Katarina'nın araya girmesi üzerine barışı kabul etti. Dönüşte azledilerek (Kasım 1711) önce Midilli'ye, daha sonra ise Limni adasına sürüldü. 1712 yılında Limni adasında vefat ettiğinde 50 yaşındaydı.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
BARBAROS HAYRETTİN

182916_10150090914327414_123990987413_6679565_1730889_n.jpg


Büyük Osmanli kapdan-i deryasi. Asil adi Hizir iken, din ve devlet yolunda yaptigi faydali islerden dolayi, Kanunî Sultan Süleyman tarafindan, dîne hayri dokunan manasina gelen Hayreddîn lakabi verildi. 1466'da, bir rivayette de 1483 senesinde Midilli'de dogdu. Dogu Akdeniz kiyilarindaki devletler arasinda, agabeyinin yerini almasindan veya kizil sakalli manasina gelen Barbarossa ismiyle meshur oldu.

Midilli. Fatih Sultan Mehmed Han tarafindan fethedilince, kale muhafizi olarak buraya yerlesen ve aslen Vardar Yenicesi'nden olan Yakub Aga'nin dört oglundan üçüncüsü idi. Ishak ve Oruç isminde iki agabeyi ve Ilyas adinda bir kardesi vardi. Ilyas, Oruç ve Hizir reisler babalarinin ölümünden sonra deniz ticareti yapmaga basladilar, ishak ise denizciligi sevmediginden Midilli' de çalisiyordu. O devirlerde kor-sanlarla dolu Akdeniz'de deniz ticareti tehlikeli bir isti. Nitekim Oruç Reis, en büyük korsan yatagi Rodos adasinin sövalyeleri tarafindan esir edildi. Kardeslerinden Ilyas da sehîd düstü Hizir Reis kardeslerinin intikamini almak için korsanlarla mücadele etmege basladi. Bir süre sonra, agabeyi Oruç Reis'in esaretten kurtuldugunu, Tunus ileTrablusgarb arasinda bulunan Cerbe'de bulundugunu ögrendi. Korsan-larla mücadele etmek için daha güçlü bir kuvvete ihtiyaç oldugunu anlayan Hizir Reis, 1504 senesinde agabeyi Oruç Reis'in yanina gitti, iki kardesin kurduk-lari filo gittikçe kuvvetlendi ve Cerbe limani ihtiyaçlarini karsila-yamaz oldu. Tunus beyi Hafs hanedanina müracaat ederek, ganîmetlerin beste birini vermek sartiyla Halk-ül-Vad kalesi ve Büyük Osman-li kapdan-i deryasi Barbaros Hayreddîn Pa-sa.limaninda üs kurmak için anlasti-lar (1512).

Ceneviz, Fransiz, ispanyol ve Venedik gemilerine karsi kazan-diklari zaferler, kisa zamanda ser-vet. kuvvet ve söhretlerini arttirdi. Bu arada, o zamana kadar dogu Akdeniz'de çalisan Kemal Reis. Kurdoglu Muslihiddîn Reis. Muhyiddîn Reis, Aydin Reis ve Sinan Reis; Hizir ve Oruç reisin filosuna katildilar. Kuzey Afrika' daki bazi kabilelerin ileri gelen-leri. zalim beylere ve bölgeyi isgal eden Ispanyollara karsi Oruç ve Hizir reisleri yardima çagirinca, Barbaros kardesler 1516'da bas-lattiklari mücadele île ispanyollari Kuzey Afrika'dan çikararak. Becel, Cicel, Sirsel ve Cezayir kalelerini ele geçirdiler Oruç Reis kendisini Cezayir sultani Hani ilan ederek bir devlet kurdu, ispanya' nin müttefiki olan Tenes ve Tlemsan'i da ele geçirdi Fakat ispanyollara siginan Tiemsan beyi, ispanyol kuvvetleri ile tekrar hücüma geçti. Yapilan harbde Oruç Reis sehîd oldu.

Oruç Reis'in sehadeti sonrasinda çikan karisikliklarda Hizir Reis, mertlik ve savaslardaki usta-ligini ortaya koyarak, Cezayir sehrini ispanyollara karsi en iyi sekilde savundu. Daha sonra Ispanyol ve yerlilerin tekrar hücum edecegini ve bu durum karsisinda zayif kalacagini anla-yan Barbaros, 1519 senesinde Osmanli sultani Yavuz Selîm Han'a dört gemiden meydana gelen bir hey'et göndererek, topraklarinin Osmanli hakimiyetine kabülünü diledi. Yavuz Sultan Selîm Han bu teklifi memnuniyetle kabul edip, Barbaros'a beylerbeyi'ik payesi verdi. Her türlü yar-dimi vadetti ve iki bin kisilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrica Anadolu'dan asker top-lama izni verdi. Bu tarihten Itiba-ren bütün Türk ve müslüman denizciler onun emrine girdiler. Kisa zamanda bütün meshur denizcileri toplayan Barbaros, kirk teknelik bir donanma kurdu.

Cezayir, Sirçel ve Tenes tekrarele geçirildi. Cezayir sehri yakin-larindaki Penon kalesi Ispanyol-larin elindeydi. Bunlar, bilhassa Pazar günleri müslümanlarin bulundugu sehri topa tutuyor-lardi. Barbaros, Penon kalesini kusatarak teslim olmalarini teklif etti. Kabul edilmeyince, lagim kazip kaleyi havaya uçurarak zap-tetti. Aydin Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerine seferler düzenleyerek esir ve ganimetlerle dönüyorlardi. islam alemini sevindiren bu zafer-ler, hiristiyanlari mateme bogu-yordu. Rahiplerin gönderdigi sikayet mektuplari ve bizzat gelen sikayetçilerin verdigi kara haber-ler, o zamanlar Almanya, Italya, Hollanda ve ispanya tahtlarina sahib olan Imparator Besinci Sariken'i bir meclis toplamaga mecbur etti. Toplanan bu meclis, ispanyol ve Fransiz deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasinda, Barbaros'un üzerine gitmesini kararlastirdi Bu gayeyle yola çikan haçli donanmasi, Kuzey Afrika'da bir hareket üssü elde etmek için kirk gemilik bir filo île Sirsel'e çikarma yapti. Ancak sehri müdafaa edenler. Andrea Doria'yi bir çok ölü birakarak çekilmeye mecbur ettiler. Hayreddîn Pasa, haçli donanmasini vurmak üzere Akdeniz'e açildi. Fakat Andrea Doria sela-meti ispanya kiyilarina kaçmakta buldu, Barbaros Hayreddîn Pasa, Akdeniz'de çarpisacak düsman bulamayinca, ispanya'da hiristiyan zulmüne karsi ayaklanan Endülüs müslümanlarina yardim etti ve binlerce müslümani Afrika' ya geçirerek kurtardi.

1533 senesinde Kanünî Su!tan Süleyman Han tarafindan Istanbul'a çagrilan Hayreddîn Pasa, yerine evladligi Hasan Aga'yi birakarak mükemmel bir donanma ile Istanbul'a dogru yola çikti. Yolda 18 gemilik bir düsman filosunu Mesina açiklarinda yakti. Andrea Doria. Barbaros'un korkusundan elli gemi ile Preveze'ye kaçti. istanbul'da büyük bir merasimle karsilanan Barbaros, bir kaç gün sonra Sultan tarafindan kabuledildi. Merasimle Cezayir beyler-beyi payesi verilip kapdan-i der-yaliga tayin edildi. Barbaros'a bu rütbeyle beraber bir çok yetkiler de verildi. Bu yetkilere göre: iste-digi sekilde savas gemisi ve donanma yapabilecek ve istedigi gibi bütçe tanzim edebilecekti. Ada ve kiyilardan Istedigi kadar denizci ve muharip toplayabile-cek ve bunlari istedigi sekilde egitime tabi tutabilecek, istedigi bölgelere taarruz edebilecek ve baris yapmak yetkisine sahih olacakti. Barbaros, aldigi bu büyük yetkiyi hep iyi yönde kullanarak, Osmanli'nin Akdeniz'i içine alan bir deniz devleti haline gelmesi için olanca gücü ile çalistiç

Osmanli hizmetinde 1534 baharinda 80 gemilik donanma ile Akdeniz'e açilan Hayreddîn Pasa; Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga sehirlerini zaptetti. Hemen arkasindan Tunus'a yönelerek, Kayrevan'a çekilen Tunus beyi Hasan'i maglüb ve Osmanli Devleti'ne itaate mecbur etti. Tunus beyinin Avrupa'dan yardim istegi üzerine 1535 senesinde; Alman Imparatorlugu, Papalik, Ispanya. Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarindan meydana gelen üç yüz gemi ve 25 bin kisilik ordu Halk-ül-Vad'de karaya çikti. Burayi bir süre müdafaa eden Barbaros. Tunus sehrine çekildi, sehrin müdafaasi zorlasinca, haçli ordusunu yaran Barbaros, Bab-üz-zünnab limanina çikarak, oradan Cezayir'e geçti Cezayir'e gelen Barbaros tekrar denize açilarak, Ispanya kiyilarina baskinlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarinin limanlarini tahrib etti. Yolda, haçli donanmasindan müslüman esir-leri kurtardi ve gemilerle Ceza-yir'e döndü.

Tekrar Istanbul'a davet edilen Barbaros, 1536'da karadan Napoli'ye yürüyecek orduya denizden yardimla vazifelendirildi. Osmanli donanmasi Otranto'ya çikartma yapti ve Kastro kafesini zaptetti Bir sene sonra da: Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos. Skorpento ve Kasos adalarini Venedik'ten aldi. Nakos dükaligi Osmanli idaresine bag-landi. Osmanli donanmasinin parlak zaferleri Venedik'i güç durumda birakti. Papa'ya ve diger Avrupa devletlerine müracaat ederek, haçli donanmasi talebinde bulunan Venedik'in istegi kabul edildi. Alti yüz gemilik haçli donanmasinin basina yine Andrea Doria getirildi.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Tahsin Paşa

images


Sultan İkinci Abdülhamit Han devri vezirlerinden ve Mabeyn Başkâtibi. İstanbul’da doğdu. Gençliğinde Babıali kalemlerinde çalıştı ve burada kendini yetiştirdi. Dahiliye Mektupçu Kalemi’nde önce muavin, sonra başmuavin oldu. Bahriye Nezareti mektupçuluğuna tayin edildi. Buradan Sultan İkinci Abdülhamit Han’ın Mabeyn Başkatipliği’ne getirildi. Vezirlik ve paşa rütbesi de verildi. Abdülhamit Han (1876-1909) zamanında, sadakat ve hüsnüniyetle devlete hizmet etti. 1908’de İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle, memuriyeti ve rütbesi alındı. Meşrutiyetçiler ve İttihatçılar tarafından horlandı. 1908’den sonra, sefalet içinde yaşadı. 1910 yılında İstanbul’da vefat etti.

ESERİ:

Tahsin Paşa'nın Yıldız Hatıraları
Boğaziçi Yayınları / Hatıra Dizisi

Şahsiyet ve rolü çok münakaşa edilmiş kişilerin başında Sultan Abdülhamid gelir. Kimine göre "Kızıl", kimine göre "Gök" Sultan. Münakaşa hala sürüp gitmekte ve padişahın kusurları da ortaya dökülmektedir. Tarihin hesabı ise kronolojiktir. Şöyle ki "33" yıl hükümdarlık yapan sultanı ittihatçılar "biz senden daha iyi idare ederiz", iddiasıyla 1908'de tahttan indirdiler. 1919'da yani 10 sene sonra ise, Yunanlılar İzmir'i işgal ediyorlardı.

TAHSİN PAŞA'NIN YILDIZ HATIRALARI
SULTAN ABDÜLHAMİD
Boğaziçi Yayınları s.117-118

Sultan Abdülhamid'in en büyük emeli devletin borçlarını ödemek idi. Bir zamanlar Avrupa devletleri borçlar meselisinden dolayı umur-ı maliyemize müdahaleye kalkmışlardı. Sultan Hamid buna meydan vermemek ve alacaklılara emniyet- bahş bir çare olmak üzere Düyun-u Umumiye İdaresi, mahiyeti itibariya az çok bir müdahale demek idiyse de bundan daha fenasına nisbetle gene bir çare-i salah sayılabilirdi.

Cumhuriyet Hükümetinin çok meşkur bir gayretle meydandan kaldırdığı bu Düyun-ı Umumiye, o devirde devletlerin fiili müdahalelerine kısmen mani olduğu için memlekete ifa olunmuş bir hizmet demekti. İtaraf etmeli ki, bunun husulüne Sultan Hamid'in azim ve iradesi sebeb-i yegane olmuştur. Böyle iken Said Paşa bunu kendisinin muvaffakiyeti olmak üzere tasvir etmektedir.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
DAMAT İBRAHİM PAŞA

180701_10150093542527414_123990987413_6701858_4162255_n.jpg


Sultan Üçüncü Mehmed Han zamaninda üç defa sadarete gelmis Osmanli sadrazami. Sultan Üçüncü Murad'in kerimesi Ayse Sultan'la evlenmesi sebebiyle Damad olarak anilan Ibrahim Pasa, Kanije kalesini fethetmesi sebebiyle de Kanije Fâtihi unvani ile meshurdur.

Aslen Bosnali olan Ibrahim Pasa'nin dogum tarihi bilinmemektedir. 1531'de devsirilerek Enderun-i humayinda yetistirilen ve yavas yavas temayüz ederek Sultan Üçüncü Murad'in cülusu esnasinda Rikapdârliga, cülusunu müteakib 1574'de Süâhdarliga ve oradan 1580'de Yeniçeri Agaligina getirildi. 1581' de Rumeli Beylerbeyligine tayin olunan Ibrahim Pasa, bir yil sonra Sultan Üçüncü Murad'in kerimesi Ayse Sultan'la nisanlandi. Bir müddet sonra vezâret payesi tevcih olunarak Kubbealti vezirleri arasina girdi. Misir valisi Mürtesi Hasan Pasa'nin Misir'da meydana getirdigi karisikliklari gidermek ve Misir varidatini yeniden tanzim etmek üzere 1583'de Misir valiligine tayin olundu. Birbuçuk yil sonra da Lübnan'da Dürzî isyanini bastirdi. Bu isyanlarin bastirilmasindan sonra orada elde ettigi servet ve ganimeti istanbul'a getirerek, orada yaptirdigi bir tahtiyla beraber padisaha takdim etti. Bu hizmetlerine mukabil padisah, ikinci vezirlik payesini tevcih etti.

Bir müddet sonra itibarini kaybetti. Onun devlet islerinde eski nüfus ve itibarini yeniden kazanmasi Sultan Üçüncü Mehmed zamaninda oldu. Nitekim Üçüncü Mehmed'in cülusundan sonra Ibrahim Pasa üçüncü vezirlik (vezir-i sâlis) pâyesiyle kubbealtina alindi. 1595'de sadrazam Ferhad Pasa'nm Eflâk seferine çikmasi üzerine Vezir-i sâni (ikinci vezirlik) pâyesiyle Sadaret kaymakamligina getirildi. Nihayet Sinan Pasa'nin vefati ile 5 Nisan 1596' da sadaret (veziri azamlik) makami verildi.

Sinan Pasa'nin hazirlamakta oldugu Avusturya seferi islerini ele alan Ibrahim Pasa, padisahin da istirak edecegi sefere göre Osmanli ordusunu düzenlerken diger taraftan Istanbulda emniyet tedbirleri aldirdi. Aynca devletin bütün gelir kaynaklarini, evkaf ve emânatleri vezirlere teftis ettirerek kanun ve nizam disi hareket edenler siddetle cezalandirildi. Bu tedbirlerin yeterli olmadigina kani olan ibrahim Pasa, Belgrad'a giderek serhad kuvvetlerini de tanzime çalisti. Sefer öncesi yapilan toplantida onun teklifi üzerine Sultan Üçüncü Mehmed'e "Egri Fâtihi" unvanini kazandiracak sefer, Egri kalesi üzerine yapildi ve kale fethedildi. Fetihden sonra kalenin tamir ve mülkî teskilâtinin yapilmasinda Ibrahim Pasa çok gayret sarfetti.

Ibrahim Pasa'nin sadrazamligi zamanindaki en mühim hadiselerden birisi Egri fethinden sonra Avusturyalilarla 1596'da yapilan Haçova Meydan Muharebesidir. Osmanlilarin zaferi ile sona eren bu muharebede Ibrahim Pasa orduyu muvaffakiyetle idare etti. Ancak Cagalâzâde Sinan Pasa'nin zaferin galibi iddiasiyla padisahtan sadareti taleb etmesi üzerine Ibrahim Pasa azledilerek, Sinan Pasa Veziri azamliga getirildi. Ancak 45 gün süren mazulluktan sonra Ibrahim Pasa yeniden sadrazam oldu. Bir müddet sonra yine azledilen Ibrahim Pasa, Avusturya üzerine sefere çikmasi sarti ile üçüncü defa sadarete getirildi. Üçüncü sadaretinde Mürtesi Hasan Pasa'nm kötü idaresi ile bozulan devlet dairelerini tanzime, seferden kaçan dirlik ve zeamet sahiplerini cezalandirmaya, ordunun ihtiyaçlarini gidermeye ve vilâyet islerini düzeltmeye baslayan ibrahinim Pasa, sefer hazirliklarini tamamladiktan sonra 1599'da Istanbul'dan Belgrad'a dogru harekete geçti. Edirne'ye geldiginde Avusturya seraskeri olan Satirci Mehmed Pasa'yi basarisizligi sebebiyle katlettirdi. Daha sonra Belgrad'a, oradan Macaristan'a giren Ibrahim Pasa, Estergon üzerine yürüdü. Ancak bu hareketi, muharebe yapmak veya kale fethetmek gayesinden ziyâde kalelerin tamir ve uzun süren muharebeler neticesinde dagilan veya Osmanlilar aleyhine cephe alan yerli halkin yeniden kazanilmasi gayesine matuf idi. Bu yürüyüs esnasinda bazi müsademelerde olmus ve akincilar Visgrad civarinda Veregel palankasini ele geçirmislerdi. Yine bu yürüyüs esnasinda Avusturyalilarla bir sulh tesebbüsünde bulunulmus, ancak müsbet bir netice elde edilememisti.

Veziriazam Ibrahim Pasa, 1600 baharinda Belgrad' dan çikarak, Estergon üzerine yürüyüse geçti. Tiryaki Hasan Pasa'nm da bulundugu toplantida, her zaman için tehlike teskil eden Kanije'nin fethi kararlastirildi. Kirk günden fazla muhasara edilen kale, bir taraftan gelecek yardimdan ümid kesilmesi, diger taraftan kalenin barut mahzenine ates düsmesi üzerine Ibrahim Pasa'ya teslim edildi. Burasi Beylerbeyilikle Tiryaki Hasan Pasa'ya verildi. Avusturyalilarin mühim hudut kalelerinden olan Kanije'nin düsmesi, düsmana büyük bir darbe idi. Bu muvaffakiyetinden çok memnun olan padisah, Veziri Azam ibrahim Pasaya gönderdigi hatti hümayunda onu tebrik etti ve hayatta oldugu müddetçe makaminda kalacagini vaad etti. Bu fetihle Ibrahim Pasa Kanije Fâtihi unvanini aldi.

Damad Ibrahim Pasa, serhadde almis oldugu tedbirler ile askerin, serhad gazilerinin ve yerli halkin derin sevgisini kazanmis, bu mintikada Avusturya "harplerinin zuhurundan beri devam eden asayissizligi bertaraf etmisti.

Veziri azam ve Serdari Ekrem Ibrahim Pasa Belgrad'da bir taraftan 1601 seferine hazirlanirken, diger taraftan da kendi Kethüdasi Mehmed Aga ile Murad Pasa'yi icabinda sulh için görüsmek üzere talimat verip Budin'e gönderdi. Kisa bir müddet sonra rahatsizlanan Ibrahim Pasa, hayattan ümidini kesince kendisine vekâlet etmek üzere Rumeli Beylerbeyisi Lala Mehmed Pasayi vasiyet etti. 10 Temmuz 1601'de vefat etti. Cenaze namazi ordugâhda kilindiktan sonra naasi Belgrad'a nakl ve daha sonra Istanbul'a getirilerek Sehzade camiinin caddeye bakan cephesinde insa ettirdigi türbesine defnedildi.

Osmanli sadrazamlari arasinda rnühim bir mevki isgal eden Ibrahim Pasa'nin âlicenap, cömert ve gayretli bir vezir, muvaffak bir kumandan oldugunda bütün kaynaklar müttefiktirler. Emrine verilen ordulari sevk ve idareyi bilmis ve bilhassa zemin ve zamana göre aldigi siyasî tedbirler ile gerek Lübnan harekâtinda ve gerek Macaristan serhadlerinde Osmanli nüfuz ve hâkimiyetini süratle tesise muvaffak olmustur. Gerçeklestirmeye çalistigi Avusturya sulhu planlari ölümü ile akim kalmis, fakat Macaristan serhadlerinde kendi yolunu takib edecek olan Lala Mehmed Pasa ve Kuyucu Murad Pasa gibi kuvvetli iki devlet adaminin yetismesini temin etmistir.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Deli Hüseyin Paşa - (09.12.1658)

images


Yenişehir'de doğdu. Sultan Dördüncü Murad zamanı komutan ve yöneticilerindendi. Yeterli bir eğitim görmemiş, gözünün pekliğinden ve konuşma tarzından dolayı kendisine "deli" lakabı verilmişti. Kaptan-ı Deryalık yapmasının yanı sıra, Bağdat, Mısır ve Bosna valiliklerinde bulundu. Serdar olarak Girit'in alınmasında büyük yararlılıklar gösterdi. Sultan Dördüncü Murad zamanında, Köprülü Mehmet Paşa, Hüseyin Paşa'nın gittikçe yaygınlaşan ünü ve başarıları karşısında, kendi yerine getirileceği endişesi ile onu İstanbul'a çağırmış ve Yedikule zindanlarında boğdurmuştur (1659).
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Tiryaki Hasan Paşa - (27.11.1610)


3082.jpg


Kanije Kalesi savunmasının efsanevî kahramanı.

Dört bin Türk askeriyle kırk bin kişilik düşman ordusuna yetmiş gün dayandı. Sonra onları, perişan etti. Bu olay dünya tarihinin şanlı bir sayfasıdır.

Tiryaki Hasan Paşa, Enderûn’da (Saray okulu) yetişmişti. 1574’te bir süre sarayda Sultan III. Murad’ın yanında çalıştı. Sonra yirmi yıl kadar Zigetvar Beyi ve beylerbeyi oldu. Tiryaki Hasan Paşa, bir savaşta tek başına çarpışmayı göze alan cesur bir komutandı. Bir süre de Bosna ve Kanije Beylerbeyi oldu. Hasan Paşa, Kanije kumandanıyken bir gün, Romalı, İspanyol, Fransız ve Macarlardan oluşan kırk bin kişi kadar bir düşman ordusu tarafından kalesinin kuşatılmış olduğunu gördü.

Bu on misli üstün güç karşısında, Tiryaki Hasan Paşa'nın cesareti kırılmadı. O, yılmadı ve yetmiş gün düşman kuşatmasına dayandı. Bu arada bir çok askerlik oyunları ve hileleriyle düşmanı darmadağın etti ve birçok silahı ganimet olarak ele geçirdi.

Bu eşsiz zafer, Tiryaki Hasan Paşa'nın şöhretini arttırdı. Kendisine vezirlik rütbesi verildi.

Tiryaki Hasan Paşa uzun süre Bosna ve sonra Rumeli genel valiliği yaptı. Bu sırada bir çok eşkıyayı sindirerek, memleketin güvenliğini korudu.

Tiryaki Hasan Paşa 1611 yılında öldü.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
EMİR SULTAN

images


1369 da Buhara'da dogan ve 1429'da Bursa'da ölen Emir Sultan, ömrünün 40 yilini Anadolu'da geçirdi. Anadolu'ya, Mekke ve Medine'yi dolastiktan, sonra gelmis, Bursa' nin Gökdere yöresinde dünyadan el etek çekerek bir magaraya yerlesmis, kisa zamanda Anadolu Müslümanlari arasinda büyük bir üne kavusmustur.
Emir Sultan Yildirim Bayezid'in dikkatini de çekmis ve onun kizi ile evlenmistir. Timur ile Yildirim Bayezid arasindaki savasa katildi (1402) ve tutsak oldu. Derler ki, iki Türk devletinin savasini istememis, sonucu tahmin etmis ve Yildirim'i uyarmistir fakat caydiramamistir. II. Murad'in Istanbul kusatmasina da katildi.

Emir Sultan, hayatinda ve ölümünden sonra birçok halk ve tasavvuf sairlerini etkilemistir. Yaratici halk düsüncesi onu, yüzyillarca, insanüstü basarilarla, menkibelerle, kerametlerle anmistir. O, gerçekten, Anadolu tarikat ulularinin en büyüklerinden biri idi. Türk halkinin dinî gelenek, ahlâk ve inanislarinin olusmasinda etkisi büyük olmustur. Yasadigi devrin hükümdarlari (Yildirim Bayezid, Çelebi Mehmed, II. Murad) ona saygi duyar, görüslerinden yararlanirlardi.

Emir Sultan, 1429 yilinin sonbaharinda veba salgini sirasinda öldü. Bugün Bursa'da onun adini tasiyan bir mahalle ve bir cami vard'ir Türbesi de bu camiin avlusundadir.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Abdi Paşa (nişancı) - (17.12.1691)

abdi_pasa_abdurrahman.jpg


Osmanlı Devlet Adamı, tarihçi

Asıl adı Abdurrahman’dır. İstanbul’un Anadoluhisarı semtinde doğdu. Doğum tarihi belli değildir.
Eğitim ve öğretimini Enderun-ı hümayunda tamamladı. 1648’de Saray-ı Hümayunun Büyük Oda kısmında ilk resmi vazifesine başladı. İki sene sonra Seferli Koğuşuna atandı. Bu vazifede 1659’a kadar kalan Abdi Paşa, Has Oda’ya tayin edildi. 1665’te tuğra çekme vazifesi verildi. 1668’de sır katipliğine getirilen Abdi Paşa ertesi sene Temmuz ayında vezirlik rütbesi ile nişancılık nasbına tayin edilerek saraydan ayrıldı. Uzun süre bu vazifede kalan Abdi Paşa Çehrin Seferi sırasında İstanbul kaymakamı oldu (1678). Ertesi sene dördüncü vezirliğe terfi etti. İkinci vezirken 1682’de Basra valiliğine tayin edildi. On sene kadar çeşitli illerde valilik yaptı. 1690’da Kandiye, sonra Sakız muhafızlığına getirildi. Sakız muhafızı iken 1692 yılında vefat etti.

ESERLERİ:

Abdi Paşa, devlet hizmetleri dışında Vekayiname adlı Osmanlı Tarihi ile meşhur olmuştur. Bu eserini Has Oda’da vazifeliyken Dördüncü Mehmed Han'ın isteği üzerine yazmaya başlamıştır. Eserin dili oldukça sade olup, üslubu güzeldir. Dördüncü Mehmed Han zamanı için birinci derecede kaynak olan bu eser, daha sonraki tarihçiler tarafından kullanılmıştır. Eser henüz yayınlanmamış olup, yazma nüshası Topkapı Sarayı Kütüphanesinde mevcuttur.

Abdi Paşa'nın, ayrıca edebi sahada da çalışmaları vardır. Abdi mahlası ile yazdığı şiirlerini bir Divan’da toplamıştır. Ayrıca Ka’b bin Züheyr’in Kaside-i Bürde’sine ve Divan-ı Urfi’deki bazı şiirlere şerhler yazmıştır.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Abdülezel Paşa

images

asker


1827 yılında Konya’nın Hadim kazasında doğdu. 16 yaşındayken, er olarak orduya katıldı. Askerlik mesleğine aşıktı. Çok gayretli ve çalışkan olduğu için; 30 yaşlarında subaylığa geçirildi. 1853-56 Kırım Harbinde ve 1868 Girit İsyanının bastırılmasında, 1872’de Sırbistan ayaklanmalarının bastırılmasında kahramanlıklar gösterdi. 1877-78 Osmanlı - Rus harbinde, Plevne muharebelerinden sonra tuğgeneralliğe yükseltildi. 1897 Yunan Harbinde Tugay komutanı olduğu halde, cephenin en ön saflarında çarpışmaya katılıyordu. Top gülleleri yakınlarına kadar düşmeye başlamıştı. İşte bu Alasonya Muharebeleri öncesinde Paşa, askerlerine bir konuşma yaptı. Paşa şöyle diyordu:

"Askerlerim! Yiğitlerim! Bize, namusumuza göz diken düşmana haddini bildirmenin şimdi zamanıdır. Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ile hain düşmanı yenerek Osmanlının şânını yüceltme zamanıdır. Analarınız sizi bu günler için doğurup büyüttü. Devlet ve millet sizin süngü kuvvetinizle yücelecektir. Ben de sizinle beraber en önde savaşacağım. Sizden son arzum budur ki, eğer Pürnatepe alınmadan şehit olursam, benim cesedimi şehit olduğum yerde defnetmeyin. Bu tepeyi mutlaka ele geçirin ve benim için o tepe üzerinde bir kabir kazıp oraya defnedin! Şayet, tepeyi ele geçiremezseniz, bırakın cesedimi kurtlar, kuşlar yesin! Sizin dağları aşan hücumlarınıza, böyle tepeler dayanamaz. Allah’ın yardımı, Peygamber efendimizin imdâdı bizimledir. Haydi aslanlarım Allah utandırmasın!"

Bu konuşma ile artık asker zapt edilemez şekilde coşku seline kapılmıştır. Şiddetli bir akın başladı. Yunan askeri kaçıyordu. Atı üstündeki Abdülezel Paşa tam alnına, bir kurşun isabeti ile vuruldu ve mertebelerin en yücesine kavuştu. Vasiyet ettiği tepe henüz düşmemişti. Askerler göz yaşı ile bu vasiyeti yerine getirmeye can atıyordu. Nihayet beklenen oldu ve Pürnatepe, Türk kuvvetlerinin eline geçti. Paşalarını büyük bir saygı ve itina ile tepeye defnettiler.
 

cemel

Aktif Üye
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
350
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Yaş
40
Abidin Paşa

abidin-pasa.jpg


Osmanlı Devlet Adamı

vali, kaymakam, mutasarrıf, hariciye nazırı

şair, mütercim


1843 yılında Arnavutluk’un Preveze sancağında doğdu. İstanbul’a gelerek, Silahşor rütbesiyle Mülkiye sınıfından devlet hizmetine girdi. Preveze mutasarrıf muavinliği, merkez kaymakamlığı, bir süre de mutasarrıf vekilliği hizmetlerinde bulunduktan sonra Narda kaymakamlığı yaptı.
İzmir Temyiz Meclisi İkinci Başkanlığı ile İzmir’de kurulan Olağanüstü Komisyon Başkanlığı; Tekfur Dağı, Varna, Sofya ve çeşitli kazalarda mutasarrıflık görevlerinde bulundu. Devlet borçları, borsa işlemleri, maliye meseleleri konusunda bir eser, birinci ve ikinci dereceden milletvekili seçimleri nizamnamesini hazırladı.
Mamuretülaziz (Elazığ) ve Diyarbakır’a gönderildi. Bir süre sonra Rumeli Beylerbeyi rütbesini aldı ve Doğu Anadolu Islahatı göreviyle beraber Sivas Komiserliği ve valiliği görevlerine getirildi. Selanik valiliğine atandı. Kısa süre sonra Hariciye Nazırlığına getirildi (1880). Birinci rütbeden Mecîdî nişanıyla taltif edilerek Adana valiliğine tayin edildi. Tekrar Sivas valisi (1884) ve bir sene sonra da Ankara valisi oldu. Son olarak Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz adaları) valiliği yaptı (1894). 1906’da İstanbul’da vefat etti. Kabri Fatih Türbesi avlusundadır.

Aynı zamanda ehl-i tarik olan Abidin Paşa, tarik-i Halvetiyye’den İstanbul’da Merkez Efendi dergâh-ı şerifi post-nîşîni merhum Nûreddin Efendi’ye mensuptu. Arapça, Farsça, Arnavutça, Fransızca ve Yunanca bililordu. Bu dillerin, edebiyatlarını da gayet iyi kavramıştı. Yunanca yazı ve şiirleri İstanbul’da Neologos adlı gazetede uzun süre yayımlanmıştır.

ESERLERİ:
Tercüme ve Şerh-i Mesnevî-i Şerif,
Tercüme ve Şerh-i Kaside-i Bürde,
Âlem-i İslâmiyet –Müdafaa–
Meâli-i İslâm.
 

Bilgi / İnfo

satcafesi.net kar amacı gütmeyen bilgi & paylaşım üzerine kurulu ücretsiz bir forum sitesidir,Üyeler her türlü bilgiyi,dosya,video,resim,vs. önceden onay olmadan paylaşabilmektedir,bunedenle oluşacak herhangi bir illegal paylaşımdan satcafesi sorumluluk almamaktadır,T.CK.na aykırı paylaşım görüldüğünde iletişim kısmından bizlere bildirmenizi rica ederiz.

Yasal Haklar

Foruma gönderilen mesajlardan öncelikle mesaj sahipleri sorumludurlar. Forum yöneticileri başkalarının mesaj veya konularından sorumlu tutulamazlar. Ancak yasal nedenlere bağlı herhangi bir şikayet durumunda, yetkililer bilgilendirildiği takdirde ilgili düzenleme yapılacaktır.
Üst